Minimalist Mimari: Minimalizmin Mimariye Etkisi

30 Temmuz 2021

Minimalizm; bir fikri minimum sayıda renk, değer, biçim, çizgi ve dokuya indirgeyerek vurgulamak olarak tanımlanabilir.

Minimalizm, mimari tasarımlarda en az malzemeyle en yalın, en ekonomik ve en işlevsel yapıyı tasarlamayı amaçlar. Modern mimaride minimalist düşünce, Japon mimarisinde ve Zen Budist bahçelerinden esinlenerek tasarımlarda karmaşıklıktan ve gereksiz süslemelerden arınmayı amaçlar.

Minimalizm mimariyi sanatta olduğundan daha farklı bir biçimde etkiledi. 1900’lü yıllarda mimar ve tasarımcı Ludwig Mies van der Rohe, tasarımlarında kullandığı malzemeyi çelik ve cama indirgedi ve “Az, çoktur” sloganıyla sade tasarımlarla minimalizm, kendini mimaride göstermeye başladı. Diğer sanatlardan farklı olarak minimalizim mimari tasarımda objeye belirleyici bir işlev yükler.

Rohe, 1929 yılında Barselona Dünya Fuarı Alman Pavyonuyla birlikte başlayıp anıtsal çelik-cam gökdelenlerde, uzayan çizgide binaların yerel kimliklerini kaldırarak uluslararası hale getirdi. Bu adımıyla gökdelenlerin işlevsel kurgularını da genelleştirerek, minimalist sanat kavramıyla tam olarak uyuşan çok amaçlı bir tutumu ortaya koydu. Bu yaklaşım Philip Johnson'ın Connecticut'ta inşa ettiği Cam Ev’i bu çizginin simgesel yapısıydı.

Philip Johnson, Cam Ev, Connecticut

Minimalist mimari tasarımlarda, tasarımın amacının ve işlevinin dışında hiçbir süs, dekor ya da yapı kullanılmaz. Bunun sebebi, minimalist mimarinin biçim, alan düzenlemesi, detay ve sadelikle daha iyi bir tasarımı hedeflemesidir.

Bir yapının minimalist mimariye uygun olup olmadığını belirlemek için kullanılan standart özellikler olmasa da minimalist mimari tasarımlar genel olarak, biçim ve işlevde sade, geniş, aydınlık, açık ve estetik tasarımlardır. Yine de bir binanın minimalliğini mekan kurgusu ve cephe etkisine bakarak söylemek yeterli değildir. Kullanılan duvar, döşeme, kolon, kiriş gibi elemanlarının sayısına, renk ve malzemenin çeşitliliğine ve mekanın bölümlenme miktarına bakılmak gerekir. İşlevi olmayan süslemelere duyulan ihtiyacı ortadan kaldıran minimalist projelerde cepheler iyi tasarlanmıştır ve net pencere ayrıntılarına sahiptir. Minimalist düşüncenin mimari yapıyı nasıl etkilediğini görmek için cephede algılanan yatay ve düşey, çizgisel veya yüzeysel elemanların sayı ve oranına bakılabilir. Bu özellikleriyle minimalist projeler, iyi bir mimari tasarımın formlarda malzemelerde ve detaylarda sadelikle sağlanabileceğini gösterir.

Minimalist tasarımların detaylarına göz atacak olursak; 1960-80’li yıllar arasında moda tasarımcıları ve mimarlar mağaza tasarımlarıyla çok geniş ve ferah alanlarda yalınlık ve sadeliği ve beyaz rengin kullanımını sağladılar. Minimalist tasarımda bu yıllardan sonra beyaz renk geometrik formlarda minimal tasarlanan evlerde kullanılmıştır. Tadao Ando, John Pawson, Alberto Paeza gibi mimarlar, bu tarzda tasarlanmış mekanları “minimalist iç mekanlar” olarak adlandırdılar.

Sonuçta, ortaya çıkan mimari yapı basit gibi görülse de az çoktur yaklaşımını mimari projede uygulamak görülebileceği kadar kolay bir iş değildir.

Mies van der Rohe’nin cam ve çelik ile sağladığı minimalizmi; brüt beton, cam ve ışık-külte ile sağlayan Tadao Ando, günümüzde minimalist akımda mimari tasarım yapan en önemli mimardır.

Mimarlık ve tasarımı etkileyen minimalist yaklaşım, estetik algısı ve diğer tüm özellikleriyle işlevselcilikle bütünleşerek faydacı bir içerik kazandığı için tasarımda yerini her zaman koruyacaktır.

Eber Mimarlık olarak sağlık mimarisinde, tasarladığımız tüm yapılarda “Less is more” ilkesini benimseyerek; minimalist yaklaşımı, işlevselci mimariyle bütünleştiriyoruz. Bu yaklaşımla tasarladığımız çevreye duyarlı ve modern binalar ile sağlığı inşa ediyoruz.Sağlık yapılarını tasarlarken odağımız insan olduğu için sağlık yapılarının, içerisine girildiği andan itibaren iyi hissettirmesi için çalışıyoruz.

Çünkü işlevine uygun, ferah ve iyileştirici özelliklerle tasarlanmış sağlık binaları, size değer!