Mimari ve Sanat: Mimari Sanat Olarak Nitelendirilebilir mi?

15 Ekim 2021

Geçmişten günümüze sanat akımları, sanatın tüm dallarını etkilemiştir. Resim, müzik, heykel, mimari… Zamanın yaşam şartlarından etkilenerek ortaya çıkan akımlar hemen her alanda varlıklarını göstermiştir.

İlk çağlarda mimari, yalnızca barınmak içindi. Nüfus artışı kentleşmeyle birlikte, estetik kaygılar arttı ve yapılar yalnızca barınak olmaktan çıktı. Geçmişe baktığımızda, çoğu tarihi eserde ve antik kentlerde bu kaygıyı görebilmek mümkün. Bu doğrultuda, geçmişten günümüze mimarlığın, sanat sınıflandırmalarının hepsinde olduğu gibi sanat ve tasarım da mimarlığa ilişkin tanımların içinde yerine almıştır.

Tasarım söz konusu olduğu için mimarlık; resimden heykelde, müzikte olduğu gibi salt sanattan ibaret değil. Mimarlık işlevin ve teknolojinin sanatla bütün olarak kullanılmasını gerektirir. Tüm bunların yanında, mimari yapılar estetik kaygılar güttükleri için sanat mimarinin aslında ortasında bulunur.

Eseri Architectura’da, klasik çağdan günümüze uluşan tek mimarlık kuramcısı olan Romalı Vitruvius, mimarlığın bilinen ilk tanımını yapmıştır. Bu eserde Vitruvius, mimarlığın düzen, düzenleme, uyum, simetri ve ekonomiye bağlı olduğunu ve yapıların dayanıklılık ve güzelliğe önem gösterilerek yapılması gerektiğini söyler.

Bu tanım, antik çağdan beri değiştirilerek tekrar tekrar yapılarak mimarlıkla ilgili aşağıdaki formüller geliştirilmiştir;

Mimarlık = İşlev + (Strüktür + Konstrüksiyon) + Sanatsal Değer

Mimari = (Bilim + Teknoloji) x Sanat

Mimari = Fonksiyon x (Strüktür + Konstrüksiyon) x Sanatsal Değer

Bu formüllerin her birinde sanatı yer aldığını görülmekte. Buradan hareketle mimari yapının işlevsel ve dayanıklı olmasının yanında estetik değer taşıması gerektiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Mimari yalnızca sanat akımlarından değil, sosyoloji, psikoloji, mühendislik ve ekonomiyle de ilişkili olduğu için mimari, disiplinler arası bir kavramdır.

Tüm bu alanlar mimarlığı oluşturan parçalar olarak kabul edilebilir. Bununla birlikte mimarlık, bu disiplinlerin yalnızca bir tanesiyle açıklanamamaktadır.

Eylem ve estetik kaygı, mimarlığın sanat olduğu düşüncesinin temelini oluşturur. Diğer bir deyişle; mimarlık estetik bir ürün koyduğunda sanatsal bir eylem olarak değerlendirilir.

Bununla birlikte, mimarinin üretim süreci, mimariyi sanattan ayıran bir süreçtir. Bir mimari esere, yalnızca bir yapıya bakma eylemiyle yaklaşırsa sanat eseri olduğu kanışa varabilir. Ancak içinde yaşanması, yapının bir tasarım sürecinin ürünü olduğu ortaya çıkmış olur. Bunun sebebi, sanat eserlerinin yorumlanması; tasarım ürünlerinin ise deneyimlenip kullanılmasıdır.

Mimarın beğeni toplayan eskizleri resim olarak değerlendirilip yeteneğinin göstergesi olsa da, çizim yeteneği eskizini sanat eseri yapmaz. Mimarın sorumluluğu yalnızca kağıt üzerinden eskiz değil, eskizlerin uygulanabilir olması ve inşa etmeyi yerine getirmesidir.

Günümüzde, bir yapıdaki sanatsal değer sıfıra yaklaştıkça mimari olarak da değer kaybediyor. Eğer bir yapı sanatsal değer taşımıyorsa mimari değer de taşımıyor demektir. Çünkü mimarlık, hiçbir zaman tasarımdan ayrı düşünülmemiş aksine sanattan beslenmiştir.

Mimarlığı sanattan ayıran en belirgin özellik; işlevsel gereksinimler, kanunlar, mevzuatlar, talepler ve tasarımı etkileyen sayısız müdahalelerdir. Mimari eserin sanatsal niteliği biçim ve mekan kurgusu bağlamında sınırlandırılsa da üstlendiği sorumluluklar tam anlamıyla bir sanat eseri olarak değerlendirilmesini güçlendiriyor. Mimarinin psikolojiye olan etkisi ve sanatın psikolojiye olan etkisi gibi konular incelendiğinde aradaki ilişki çok daha net biçimde ortaya çıkacaktır.

Bizler Eber Mimarlık olarak; tasarlayıp, hayata geçirdiğimiz her yapı için mükemmeliyetçi bir bakış açısı sunmaya gayret ediyor, estetik değer güdüyoruz. İnsana ve doğaya değer katan sağlık yapılarımızda sanatı ve estetiği önceliklerimiz arasına katmaktan mutluluk duyuyoruz. Çünkü Eber Mimarlık olarak sanatın pozitif gücüne inanıyoruz!